Dünya siyasi gerçeğine zaviyemden baktığımda tarihsel devrimlerin ülkelerin
geleceklerini inşaa etmede ne denli etkili olduğunu gözlemleyebiliyorum.yakın
bir örnek ve günümüze ışık tutacak olan
bir devrimci de Abbud ez Zümer dir. Kendisi otuz yıl hapiste çektiği cezasının
ardından serbest bırakıldı. Bugün sorulan sorulara verdiği cevaplarsa pişman
olmadığı bu devrim haraketinin Mısır’a ve Tunus’a ve birçok ülkeye de yol
gösterdiği siyasi gelişimine katkı sağladığı yönündedir. Kendi deyimi ile “Enver
Sedat döneminde barışçıl bir devrim yapılamazdı.”
Sedat dün Müslüman ülkesinde Camide Kuran-ı Kerim okuyanlara hapis cezası
verecek kadar gözü dönmüş bir dikdatördü. Bugün topraklarımızda cereyan eden
hadiselerde dikdatörlükle suçlanan Tayyip Erdoğan’ın farklı din ve inançda
yaşayan azınlığa böyle bir dayatmada bulunması söz konusu değilken çirkin
ithamlara maruz kalması demokrasinin varlığını en iyi savunabilmiş bir lidere
saygısızlıktır.
Gezi Parkı eylemlerinin ardından da bu tür devrim arayışları Ak Parti hükümetinin düşmesi için de gerçekleşti.
Abbud’ez-Zumer devrimi Müslümanların
özgürce yaşayabilmesi adına başlattı. Bugün başlatan ise ne ismini ne
düşüncesini ortaya net koyabildi . Çakma devriminadı ‘yeşili koru’ oldu. Çünkü
;devrimin dayandığı sebepler temelinde köklü sebepler değillerdi. Devrim el değişti darbe hayali söz
konusu oldu!yine el değişti ülkelerin ajanlar ı sebep oldu dendi!...oysa görüntü
netti. Hep tetikte beklenen bir anın başlangıç noktası olduğu çok aşikardı!
Açık bir oyun açık bir proje ve henüz geliştirilmemiş bir strateji ile
denenme aşamasında kaldı.
Devrimin ruhu ve sağlam temeli onu
ayakta tutacak direkleri zamana yayacak lideri olmalı!
Darbenin darbe yapabileceği uyuyan sağ duyusunu yitirmiş toplumu olmalı!
Azınlıklar
Çok kültürlü ve çok dinli bir toplumumuz var. Bu toplumun da bir yandan
kapanan bir yandan açılmaya çalışılan yaraları mevcut! İşte bu yaralardan
birkaçı dosyamda değinmek istedim mevzudur ki bunlardan ilki azınlıklar meselesidir. Sıkıntılı
süreçte cereyan eden olaylar malumunuz bu cereyanın kaynağı daha çok özgürlük
ve daha çok imtiyaz isteyen azınlıkların merkez çıkarlar adına kullanılması ile
gerçekleşti. Dinimizde yasak olanları toplumda yasak hale getiriseniz ya da o
izlenim farklı sosyal ve sivil guruplarca verilirse bundan elbette yasak olarak
görmeyenler ya da dininde bahsi geçen kuralları yasallaştıranlar rahatsız
olacaktır. Kürtaj gibi ..alkol ya da önem taşıyan açık ya da kapalı mekanların
mimarisinde reforma gidilmesi gibi;emek sinamasının kapatılması ya da sokak ve mekan isimleri vs…
Avrupa ya da dünyanın başka bir ülkesinde yaşadığınızı düşünelim.
Tecrübemle en iyi örnek Avrupa olacaktır. Burada Müslüman azınlıkların
toplandığı toplandığı cemiyetler ve lokallar mevcut. Dolayısı ile verilen
isimlerde Müslüman kültürüne ait. Hükümet kanadı ya da muhalefet bu mekanların kaldırılması
, işlevlerinin sınırlandırılması ya da isimlerinin değişmesi noktasında
bir karar alsa ilk buna itiraz edecek
olan iktidar ya da bu azınlıkların sivil toplum önderleri olur olmalıdır da
..işte bizim ülkemizde yaşanan da bundan öte bir şey değil!
Müslüman çoğunluğun aidiyet duygusu azınlıkların haklarını ihlal edecek
durumların sinyallerini verirse bu
azınlıklar ‘ermeniler hiristiyanlar Yahudiler’ buna itiraz edecektir. Gezi
Parkı eylemlerindeki sorun ise itirazın şekli olmuştur.
Bireysellik çağinsanına özgü bir
kavram ne kadar bireysel okadar bencil , nekadar bencil o kadar
‘insan’söylemindeki hastalıklı mesaj elbette doğru değil. Bizler paylaştığımız
müddetçe ‘insanız’ Bencillik ile şeytanın dost olduğunu bildiğimiz sürece….
Gezegenimiz tek başına görünsede yörüngesindeki uydu ve gezegenleri ile güç
kazanıyor. Varlğını sürdürüyor. İçinde yaşayanlar;gücümüzü etrafımızdaki diğer
canlılardan alıyoruz başta insanlardan!..kapitalizmin çarkı işte burada dişinin
arasına sıkışan çöplerden muzdarip ve o diş ağrısı ile nere saldıracağını
şaşırmakta!..
Bam Telli Demokrasi
İtirazların pimini çekip olayı darbe
söylemlerine kadar kadar getirenlerse tamamen dış oluşumdur. ‘Oluşum’ diyorum.
Çünkü ne devleti ne milleti ne de dini var bu oluşumun! ABD nin de diğer süper
devletlerinde üzerinde bir oluşum…grup ya da cemaaat! Yapmak istedikleri çok
açık çürümeye yüz tutmuş sistemi değiştirmek. Dünyayı tek başkanlı yönetimde
buluşturmak bu tek başkanı seçebilmek için de gelişimi hızlı olan ülkeleri
sancılı bir testden geçirmek. ABD deki eyalet sistemini bütün dünya eksenine
yaymak bu da kolay bir zaman dilimini içermiyor tabî ki .. önce kapıtalizm ile
bağdaşmayan demokrasiyi devirmek gerekiyor. O gizli olan beyin oluşumunun
kaynağı ve pimi eline verense artık dünyayı futbol topu gibi evirip çeviren dev
kapitaller ; petrol sektörü yiyecek ve gıda giyimde devleşen markalar.. Türkiye
de ki çıkmazdan sonra Mısır da olan doğacak olan ‘iki başlı’ bebeğin sancısının ardındaki
sebep de yine petrol babalarının mevcut hükümet ile ters düşmesinden öte bir
şey değil. Çoğu zaman Başabakan Erdoğan’ın da
üzerinde durduğu ve arka bahçede savaş verdiği ama kamuyuna yansımayan
yansıyamayan havada salınan bir asadan bahsediyorum. O asa modern dünyada
parlayan Müslüman liderlere karşı ne yapacağını henüz kestiremediğinden bu sağ
gösterip sol vurma hokus pokusu bir yüzyıl daha devam edeceğe benziyor.
Bu yüzyıl süzgecinde savunum o
ki ; ülkemiz adına
liberalizmin hakim olduğu devletler bir sonraki süreçte kapital güçlerin yönettiği tek başkanlı bir dünya yönetimi varolacak.
Bireylerin özgürlüğü küçük tanrıcıklar meydana getirecek büyük ‘tanrı’ işte o
zaman maskesini çıkaracak! İlahi adalet
ise o mutlu son için bize açık olmayan bir zaman içinde inşasını tamamlayacak!
“hak gelecek batıl zail olacak”
Haber Ajanda- Agustos
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder