8/28/2012

ELLERİ KANLI OLANLAR

Ben çocuğumun güvenliğini evde sağlamakla mesulum. Dışarıda okulda bahçede parkta çocuğumun güvenliğini kim sağlayacak. Suriye’de ki güvenlik endişesi ile ailesini alıp Türkiye’ye kaçan insanlar varken benim nere kaçmam gerekiyor! Çoluk çocuk demeden canımıza kasdedilirken devlet bu kanı ellerinde taşımaya devam ediyor. Devlet öncelikle kendi insanının canını dinini dilini korumak zorundadır. Aksi halde bir yönetimden bahsetmek mümkün değildir. Suriye’ye ihtar çekme yetisini Amarika bize veriyor. Arakan’a ve Afrika’ya yardıma dört nala gidilmesinin izni sonunda hükümetimize de tanındı. Kaldı ki bu yardımları fazlasıyla gecikmiş bulan kişilerdenim. Ancak mevzu şu ki; Batı ülkeleri ve Amarika artık nemalarını yeterince alamıyor mu? Artık çıkar savaşları beklentisi haricinde mi gelişiyor?Birilerinin ortalığı temizlemesi mi gerekiyor. Bir önceki ABD yönetimleri bu temizlik işini Birleşmiş Milletler adı altında gönderdiği askerine yaptırırken şimdilerde o askerlerin yerini Türkiye ye mi bıraktı? Malesef dünya üzerinde ki kukla yönetimi devam ederken ülkemiz için büyük umutlar vadeden ve kimi gerçekleştiren AK parti yönetiminin bütün bu sahne gösterisinde yerini alma mucadelesi bariz belli olmaya başladı. Dünya ölçeğinde durumu görmeye çalışırsanız Türkiye’ye yüklenilmesi olası misyonu görmeniz mümkün olur. Bu itibarla; Doğu da neden bukadar terör adı altında kıran kırana bir iç savaş olduğunu neden Suriye hengamesi süregiderken , biryandan 30 senelik savaşın dahabir kaşındığını ve neden yönetimin icazet almadan yeterli tepkiyi gösteremediğini anlamış olursunuz! sorun ülkenin güvenliğinin ciddi tehlike altında olmasıdır. Bir ülkede çocuklar katlediliyor ve dağa kaçırılıyorsa yönetim önce topraklarının ve insanının güvenliğini biran önce sağlamalıdır. Buna destek tanıyan sözde milletvekillerinin oy birliği ile dokunulmazlıklarını kaldırmalıdır. Kişiye göre yasa çıkartılabilen bir memlekette bu zor olmasa gerek! 1984-2007 tarihleri içinde de 21 bin 103 şehit veren Türkiye istatistiğinde 2007 sonrası bu sayı gizli tutuluyor! Sade vatandaş dahi olayların sıklıkla yaşandığı pilot şehirleri bilirken devlet bu konuda mudahele için neyi bekliyor! SAĞ ve SOL dinli ya da dinsiz acının kimliği olmaz ve acı yaşatana tarih mutluluk tattırmaz . Bu soruların bir cevabı olmadığı müddetçe ‘kan’ da durmazBütün idareler sonlanır birçok siyasi ve sosyal sorunun üstü kapatılmaya çalışılır. Toplumlar uyutulur ama vicdan uyumaz! Toplum vicdanı zamanı gelince yargılar! Maaşlarını bolca alan milletvekillerinin ellerinde ki kanı silme zamanı gelmedi mi? www.bogazicigundem.com 2012 Eylül makalem

İSTİSMAR

Siyasi ve toplumsal meselelerin dünya ve ülke gündemini meşgul ettiği şu sıralar beni derinden etkileyen ve içinden seçip tekrar gündemde olmasını istediğim için yazıya aldığım iki konu var. Semanur bebeğin ölümüne sebep olanlar. “Sanatına sahip çık Türkiye” diyen çığlık çığlığa bağıran sanatsever bir toplumumuz şükür ki var . Sanatçılar ve sanateverler tiyatroların özelleştirilmesine karşı. Ülkemde sanırım sanatçılar herşeye karşı olur hale geldi. “1 Mayıs” günü ise caddeler emekzedelerin hak arama sloganlarından oluşuyor. Sloganın ötesinde yaptırım güçleri nedir? Neler yapılıyor? Gerçek emekçiler ise haftanın Salı gününe rastlayan iş gününde çalışmaya devam etmekte! Haberlerde arka gündem haberi diye geçen ve gazetede 3. Sayfa haberi olan Semanur bebek kimsenin vicdan durağından geçmedi. Babası döve döve ciğerini patlatıyor. Beyin kanaması geçiriyor ve bu bebek henüz iki yaşında! Anne baba hapse gönderiliyor. Etrafında bu zulme göz yuman komşu ve akrabalarının hiç mi suçu yok! Aileden sorumlu bakanlık etraflı inceleme yapsa altından kimbilir daha ne tür sebeplerin gün yüzüne çıkacağı aşikarken. Sadece anne ve baba ceza alıyor. Bu konuları gözardı eden toplum ve konusu geçen beldede ki insanlar da o anne baba kadar suçludur, sorumludur. Kimbilir basına yansımayan kaç can daha bu topraklarda telef oluyor . Devlet tabi ki ailesinden çok çocuklara sahip çıkmak zorunda! Çünki Avrupa kriterlerini sadece kalıp olarak Türkiye sistemine dahil etmekle sonuç alınamıyor.. Buraya gelip yetkili bir heyetin burada yaşaması gerekiyor. Hollanda ülkesini örnekle ; her çocuk doğduğu ay itibari ile devlet kontrolunden her ay geçiyor. Her türlü bakımı rutin yapılıyor. Aklı erip konuşana kadar ki sonrasında zaten dört yaşında okula mecburi alınıyor! **** Diğer bir konu hayvan istismarı; Hayvanların bir iki dernekten başka haklarını yeterince koruyacak kurum ya da dernek yok mu bu memlekette?. Sosyal medya ağında kan içinde hayvanların satanist zevkler uğruna nasıl acı çektiğinin fotoğrafları dolaşıyor. Reklamın iyisi kötüsü olmaz denir. Bizim masum yavrularımız gençlerimiz bir şekilde bu görüntülerle gözünü dolduruyor. Sadece merak duyguları onları internet üzerinde birçok sapıklığı ve sıradanlık bombardımanında uyuşmalarını sağlamaktan öte gitmiyor. Hayvanların sadece çatısının altında olması gerekmiyor; Çoğunluğunun müslüman inancını taşıdığı bir ülkede yaşıyoruz. Çatısının altındakilerden sorumlu olduğu kadar komşusunun sofrasının zafiyetinden de mesul olunması gerektiğinin bilincinde bir toplum içindeyiz. Her Ramazan ayında ortaya çıkan hümanist çığlıklar isterim ki diğer aylarda da hayatın içinde de kendine yer bulsun . Bu iki konuda cinsel istismar eylemlerini yazıya dökmek konusunda kelimelerim dahi yetersiz kalıyor. Duyarlı olan insanımız zaten farkındadır. Mesele o ki ne yapılmaktadır? Ne yapılabilir? Gözardı edilen eksiklikleri elimden gediği kadar devlet kanadına resmi olarak aksettirdim. Aksettirmeye de devam edeceğim. www.bogazicigundem 2012
Mayıs makalem

NAMLUNUN UCUNDAKİLER

Savaş istemiyoruz: çünki ; hala parası olan askerlik görevini yapmazken yoksul aile çocukları bu görevi yapıyor. Emperyalist güçlerin bu savaş arkasında fazlasıyla plan proje içinde olduğunun bilincindeyiz. Bize açılmış bir savaş söz konusu değilken , halk ile girilecek bir savaşta halkında onayına başvurulması gerektiğini düşünüyor ve referanduma neden fırsat verilmiyor diye düşünüyoruz. Hükümetin çevre ülkelerle herzaman çıkarları doğrultusunda dostluk kurması gerektiğini biliyoruz. Aksi sözkonusu olduğunda muhtemel savaştan T.C. Hükümetinin ne fayda sağlayacağı hala tam beyan edilmiş değil. Olası savaşın benim cephemde ki boyutu bu savaşın olmayacağına dair. Çocukluğumda bu tür harekatların adı “sınır ötesi tatbikat” olarak geçiyordu. Sonra adı sınır ötesi operasyon oldu! Sınır içi çünki “PKK” ile olana deniyordu. Şimdilerde “savaş” deniyor. Öyleyse nasıl oluyor da top tüfek Suriye’ye çevriliyor. Suriye başkanı Esed bir TV kanalından Türk halkına ürkütücü mesajlar yolladı. Çünki arka planda yapılan ABD baskılarını ancak duyarlı Türk milletinin desteği ile savuşturmak istiyordu. ABD namlularını Suriye’ye yöneltti . Akabinde Esad’a gözdağına devam etti. Madalyonun yüzü malum görünmeyen tarafında benim öngördüğüm. Bu blöfü Esad riske etmeyecek ABD’nin istediğini verecek. Bizim tanklarımızda geri çekilecek. Olan bizim sağ duyumuzun yıpratılması ile kalacak. Türkiye NATO anlaşması ile bu tür durumlarda mecburi NATO ile hareket etmek zorunda. Bu anlaşma bozulabilecek mi… Türkiye o güce ulaşabilecek mi… ulaştırılabilecek mi?(!) Pesimist olmamak mümkün değil; idareler değişiyor kahya ve efendisi gerçekliği değişmiyor. Aslolan şu ki toplumun mekanizmalarını olayı bir şahsa bağlayıp sayıp sövmek toplumsal rahatlamayı sağlamak olayın bütününü kavramaktan alıkoyuyor . Savaş istemiyoruz ama aynı zamanda; artık NATO’nun masa üstünde ki savaş stratejisi belirlenen haritada piyon olmakta istemiyoruz. Bunu göze alabildiğinde T.C. hükümeti ,o zaman halkların özgürlüğünden bahsedilebilir. Tarihsel çoklu orjinler , modern beklentileri asimile etmekten öteye gitmez! “Madımak Oteli" yarası halâ kanıyor: Sivas katliamını yine derin kaygıların ortasında andık. Hayatının baharında ve en verimli döneminde hayatlarını yitirmiş 32 aydın. Türkiye’nin düşünce mirasından 32 kişi! Hala “dinci-yobaz” ya da “gizli istihbarat” sebep olduğu vs. tartışmaları devam ediyor! Etme sebebi davanın düşmesi ve bu gerçekle her daim dini ve kültürel duyguları sömürülmeye çalışılan halkın kaos içinde bırakılması. kutuplaşmanın daha da sivrilmesine olası verilmesi.. Bu konuyu özetlersek; Adaletin gözbağını birileri aralamış! SAĞ ve SOL diye maalesef adlandırılan iki kesiminde bilhassa aydınlarının ‘adaletin’ verdiği kararın bu hale getirilmesi için birlikte kaygılanmaları zaruridir. www.bogazicigundem.com 2012 Temmuz makalem

KONUŞAN ADAM

Bu a
y konumuz malum şişirilen içi havagazı ile doldurulan “kürtaj” konusu. Başbakan “Her Uludere bir kürtajdır” dedi. Bunu kadınlarla ilgili bir günde sıradan bir şekilde tavsiye etse fikrini söylese bu kadar tepki alır mıydı? Almazdı! Mesele Uludere ile bağlantı kurulan kürtaj mevzusu ise o zaman bayrağı kadınlar adına erkekler neden taşıyor ve canla başla “kadınların vajinalarından elinizi çekin” söylemine kadar olayı götürüyorlar. Başbakan normalin dışında zorla bebek sahibi olmaya itelenenlere söylemiyor bunu dikkatinizi çekerim; illa her cümleye şerh gerekmiyor. Normal bir şekilde keyfiyetinin önüne geçemeyenlere bunu söylüyor. Çok basit eşrefi saatinizi eşek saatine çevirmeyin. Masumların canına kıymayın diyor. Bunun dini ve ahlaki kollarını yollarını herkes rahatça araştırabilir. Kamuoyunda tartışmaya açabilir. Aslolan şu ki biz darbelerle büyümüş bir millet olarak bu kadar içi dolu cümleyi halkın inisiyatifine açmış bir başbakanı kaldıramıyoruz. Hala bize çocukça Uludere’de ki garibim vatandaşımızı adeta “vur” emri ile vurduran bir başbakan dayatması yapılıyor. Kimi medya örgüleri ve dernekler bunu çocukça sloganlarla sosyal medyada “aldım verdim ben seni yendim” oyunlarına dönüştürmekte! “Ak parti sizin partiniz tabi ki…” duyar gibiyim!.. cevap veriyorum “hayır”. Aklın yolu birdir. Ülkem adına doğru kararlar verilecekse o kararları desteklerim. Yanlış kararlarında karşısında fikrimi beyan ederim. Sorumluluk sahibi her vatandaşın bunu boğaların meydan savaşına çevirmeden değerlendirmesi gerekir. Bu konu anayasa mahkemesine sunulacak muhtemelen kabul görecek. Sonra mı ne olacak? Avrupa da olduğu gibi arkası desteklenecek, desteklenmesi gerekecek. Takibini bırakmazsanız gelişmeler medyaya yansımayacak ama olumlu gelişmeler muhakkak olacak! Ciddi mağdur edilmiş ve kürtaj olayına mecbur bırakılmış kadınlarında hakkını yine devlet koruyacak. Devlet hukuku ve idaresi sosyal medyada sayfa idare etmeye benzemez. Birileri bunun idrakine varmalı artık!.. Reformlar Cumhuriyeti daima ileriye taşır. Adeta örümcek ağına mahkum olmuş anayasanın reformunu kim istemez ki? Hukuk kendini daima yeniler Hukukun ömrü akıl değil tecrübedir. Konuşan insandan zarar gelmez. Perdeler arkasında sizi adam yerine koymayan idarecilerden korkunuz! www.bogazicigundem.com Mayıs makalem

GURBET 'Çİ' YANSIMALAR

Bir izin yolu daha sormayın gitsin.Her sene adeta kutsal bir yolculuk yaz aylarında sarıyor gurbetçi insanını!Hernekadar bu tanıma rahatsız olsakta yapışmış üzerimize birkere.. Ağır yorgunluğun ve 2-3 saatlik yol üstü otellere uğramama inadının ardından tam da “evim evim güzel evim..vatanım”dediğiniz anda yol üstü lokantasının size adeta “bura Türkiye yok öyle” dediği pervasız bir tutum ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Açsınız, yorgunsunuz ve bir tas çorba iki tas yemek şehir içi hoş lokantalarda yediğiniz yemek parasını fazlasıyla geçiyor.Bİr de hizmet bedeli,üstelik siparişiniz dışında gelen ne olduğu belirsiz bir yemek eşliğinde!yaz tatillerinde yediğiniz içtiğiniz giydiğiniz ticari ve ticari olmayan(!)mekanlara dikkat edin.Malesef herkes samimi birçok insanımız gibi duyarlı ve saygılı olmayabiliyor.Her ülke ve sahada olabileceği gibi sizin samimiyetinizi suistimal edecek atmosferler yaşanabiliyor. Bir sıcak bir cehennem bir kıyamet ekolojik tehlike bu olsa gerek!Hep savunusunu yaparım artık yeni mimarilere yeni giyim tarzlarına ihtiyaç var. Koca koca binalara dur demenin zamanı geldi.Cadde üstünde şehrin isinde pasında büyümek zorunda kalan çocuklara baktıkça insanın yüreği cızlıyor. En işlek caddelerde, galari üstlerinde, lokanta aralarında evler ,parksız, ağaçsız ,oyunsuz çocuk nesli büyüyor. Bir yandan çocuklar okusun diye hertürlü uğraşın verildiği bu ülkede öyle ki şehir çocukları kolay okuma şansları olduğu halde tv kanallarına ve bilgisayara teslim. Büyükler günün rızkının uğraşını vermenin ardından rahat bir bardak çay içebilmenin derdinde!Ramazan ayını bu sene İstanbul’da yaşamak ben ve ailem için ayrı keyif oldu. Ancak ; sıcaklarda sessiz çoğunluğun oruç tutmadığınıda gözlemlemek zor olmuyor. Bu da fıkha giren bir konu ki beni aşar. Siyaset tatilde arasıra olağanüstü toplantılara devam halinde bizim gibi ülkelerin meclisi tatile girmemeli . Ekonomisi, ticari sahası ,eğitimi ve sağlık kalitesi sistem açısından rayına oturmamış hükümetlerin bolca maaş alan milletvekillerinin eni konu tatil yapmaya vakitleri olmamalı! Bu insani ihtiyaçlarını hiç değilse dünüşümlü gerçekleştirmeli. Avrupa Birliği kavramını unutalım lütfen Avrupalı olmak şarkıcılarını tatil yerlerini çarşı mekanlarını bilmekle olmuyor. Sisteme dahil olmak ile oluyor. Özellikle genç idareciler bunun farkına iyi varmalı. Türkiye o çarkı kavradığında birliğe dahil olabilir ki bu hatırlatma yurt dışında yaşayan ve her fırsatta ülkesine yatırım yapan benim gibi birçok gurbetçinin ortak aynı zamanda haklı düşüncesidir. Suriye’nin iç savaşı ha bitti bitecek derken daha da derinleşerek farkli konularla komşu ülkelerinde gündemini meşgul etmeye devam ediyor. Karşılıklı çekilen ihtarlar örümcek ağını andıran ülkeler arası danışıklı dövüşlerin ardından yakındır Beşar Esad’ın pes etmesi.Konu o ki; Doğu ülkelerinin ortak kaderinin asıl temelinde gözlemlediğim liderlerinin çocuk yaştan itibaren batılı eğitmenler tarafından eğitilip en ala Amarikan okullarında okuyup Amarikan gençliği ile beslenip bir ekmeğe muhtac insanının başına hizmet için dikilmeleri. Çünki ancak bahsi geçen ülkelerde ki söylem ve yaşantıları yüksek duvarlı sarayları olan burokrat dostlarıyla tatil anlayışı çinde geçer gider. İşte bu emperyalizmin masum insanı sinir ve maduriyetten çatlatan küçük bir örneğidir.Bize gelince biz bütün siyasi akımlardan az az nasibini almış coğrafyası ile özdeş kendine has insanı ile ve hiç kalkındırılmaya çalışılmayan ve zaruri ihtiyacı aşikar olan köylüsü ile emekleme aşamasında bir ülkeyiz. İdareciler bu çocuğu bu yüzyılda ya yürütür ya felç bırakır.Halkın bunu göz önünde bulundurarak duyarlı ama aynı zamanda provokeden uzak yaşadığı bu geçişte kontrollu ve bilinçli olayları süzmesi gerekir.Tarafımda ağustos ayına giriş bu düşüncelerin merkezindeydi dostlar! www.bogazicigundem.com Agustos makalem

8/24/2012

AĞIT

Evlatlar dökülüyor yapraklar düşeken Bu sonbahar acının baharı Toprakla buluşmanın fecrinde Tutuşur durur anaların bağrı Bu yüzler tanıdık mı millet? Şehidin omuzda ki el mi..devlet? sorgusuz sualsız kopardıkları babaların emaneti yadigarları şimdi büyükler yasta, çocuklar mahkum söylenen tüm marşlar neden suskun bayrağına sarılmış yatıyor mehmet damatlığı bekler dolabında mahsun satılmış düzenin uşakları yer içer katillerin göbeği masalarda şişer rey zamanı gelince terör biter gözyaşınızı mühürleyin analar beyler ..-08.2012