3/27/2013

TEK DİŞLİ CANAVAR!

 

Medeniyet ayrıntıların sistematik takibi ile oluşur. Bu şemanın içeriğinde gelenek, kültür, uhreviyet gibi inanç ve kavramlarda yer alır. Güncellemek gerekirse birbirine selam verme üşengeçliğinde yaşayan bir toplumun saygı duyması da oldukça zordur.
İnancımız başka bir insanın yanından selamsız geçmemek gerektiğinin devamlı öğüdünü veren peygamberimiz (sav)’ın inşa ettiği sosyal hayat kaidelerine bağlılığı gerektirir. Biz buna ‘sünnet’ diyoruz. Neden benzeri medenileşme örnekliliğini göz ardı ederek sünneti sadece çoğunluğun yadırgadığı zamana ve kişilere özel sünnetlerden ibaret sayıyoruz. İkinci evlilik gibi!.. üzerinde çok konuşulan konu olduğu için bu örneği verdim.
Peygamberimizin medeniyetleşme yolunda ki örnekliliği tamamıyla Kur’an ahlakı iken kimi dindar kesimin örnek aldıkları konu sadece ikinci evlilik ya da kadının tek tip tesettürü olduğunun iddiasından öte gitmiyor. Aslında dindar olduğunu söyleyen insanların öncelikli olarak ‘Medine Vesikası’nı hatmetmesi gerekiyor!. Sosyal hayat içinde insanımızın kendi değerlerine özünde bağlı kişilerle barış ve güven oluşturması gerekmektedir. Kendi kültüründeki insanların vizyonunu kendisi ile paralelde olması mecburiyetini dayatmamalıdır. Selamını yolda karşılaştığı insana kılık kıyafetine bakarak esirgememelidir. Dostça tebessüm etmeli sık rastladığı komşusu ise halini hatırını sormalıdır. Bu örnek önemli sünnetlerdendir ki bence medenileşme yolunda ilk birkaç adımdan biridir. Aile içi eğitimi şimdilik bu konudan ayrı tutuyorum.
Yurt dışına özellikle Avrupa’ya gitme imkanı olanların ilk fark edecekleri bu olur. İnsanlar birbirlerine selam vermese dahi göz göze geldiyse muhakkak tebessüm eder. Bir mağazadan oturduğu apartmandan çalıştığı binadan çıkarken arkasından gelen başka birine kapıyı tutmayı nezaket kuralları içinde sayar. Tutmamayı asosyal bir davranış olarak görür ve fazla yadırgar. En basit bir kafede dükkanda dahi önünüzde kasada bekleyen on kişi varsa “bir saniye hemen bir şey soracaktım” gibi.. cümleler kurup izin istemeniz olasılık dışıdır. Diyaloglarınızda yüksek sesle konuşamazsınız. Her zaman sakin ve güven veren bir ses tonu ile işlerinizi görmeniz gerekir. Ses yükseltmek argo sözleri peş peşe sıralamak gibi bir tepki oluşturur.
Sonra şöyle düşünürsünüz “halbuki bu anlayışın benim ülkemde olması gerekmez mi?” Sonuçta çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede yaşıyoruz. “Dinimizi bize ilk örnekleyen kişi de bu kuralları bize öğütlememiş miydi?” istem dışı yüksünüyorsunuz!
Avrupalı düşünürler “medeniyet Avrupa’ya has bir yaşam tarzıdır. Doğu medeniyetten anlayamaz onlar için sadece savaşmak vardır,” savunusundadırlar. Doğu kültürünü kaba kuvvetten ibaret düşünmeleri ne garip ve sığ bir anlayıştır. O sebepten olsa gerek bizim okullarımızda Avrupa coğrafyasına özgü tarihsel bilgiler verilirken onların okulunda altı yüzyıl hüküm sürmüş ve fethettiği coğrafyaları adaletle yönetmeyi başarabilmiş Osmanlı İmparatorluğu hakkında bilgi verilmez. Cumhuriyet dönemi ise kısmen ve yetersizdir. Batı aydınlarını tamamen haksız göremeyeceğim gibi genel bir durum ve kimlik yaftasında bulunulması da rahatsız edici… Tamamen haksız sayılmazlar çünkü her geçen zaman daha çok şiddet toplumu haline geldik.
Daha az kadınımıza değer verir olduk! daha çok çocuk ve yaşlı istismarı söz konusu!.. ve hayvanlara bir o kadar mütecaviz davranmaktayız!..
Sebeplerini irdelediğimizde tarihine sahip çıkamamış dinini sadece Arap geleneklerinin harmanından kendi ülkesine nakletmiş bir toplum ve ilahiyatçılar görüyoruz! Halbuki Allah (cc)“bu kitapta akleden insanlar için ibretler vardır” ifadesini sıkça bize hatırlatmamış mıdır?
Bir şeyler değişmeli!
Ülkemizin ‘aydınlarına’ ‘ilahiyatçılarına’ artık çok daha misyon yüklenilmeli!...
Cumhuriyet söylem, dipnot ve arşivlerden öte halkın değerlerinin içselleştirildiği bir sosyal yaşam düzeni haline getirilmelidir.
Ülkeye geleceğe dönük bir vizyon kazandırılmalı! Medenileşmenin önündeki engeller kaldırılmalı!...

Hiç yorum yok: