Bir İstanbul Öykücüsünden…
Şeyda Koç,
eskilerin deyimiyle ‘Hüda-yı nabit’ bir yazar; kolay, rahat, yalın yazabilen
biri.
‘Velûd’ bir yazar aynı zamanda;
şiirden romana, öyküden denemeye… yirmi yıllık yazarlık hayatına, farklı farklı
alanlarda yedi kitap sığdırmış. Bir o kadar da yayına hazır, kenarda bekliyor.
Şeyda Koç hayal gücü çok geniş
bir yazar; öykülerinde de, romanlarında da ‘daldan dala’ atlatıyor okurlarını.
Öykülerinde hemen her konuda,
hemen her temada kolayca ve rahatça kalem oynatabilen bir kalem.
Şeyda Koç öykülerinin ortak
yönü ‘insan’; yani ‘insancıllık’; insanı, insanlığı, insancıllığı öne
çıkartıyor yazarımız.
Hollanda’da yaşamasının da
etkisiyle olmalı, yabancıların dünyasına da girerek yazabiliyor Şeyda Koç.
Başarılıda üstelik.Ama neyi, nereyi yazarsa yazsın, o bir ‘medeniyet algısı ve
bütünü’ içinde yaklaşıyor kahramanlarının dünyasına.
Evet; aslında Şeyda Koç, neyi,
nereyi yazarsa yazsın, bir ‘İstanbul öykücüsü’ o; İstanbul’un ruhu, İstanbul’un
derinliği, İstanbul’un zenginliği ve kokusu tüm öykülerinde bir şekilde
hissediliyor.
Şeyda Koç öykülerinin, okuru ‘içine
içine çeken’ ve ‘alıp götüren’ bir ortak paydası da var; öykü kahramanıyla
birlikte yaşıyorsunuz, hissediyorsunuz adeta; böyle bir ‘sıcaklığı’ ve ‘içtenliği’
de var öykülerin.
Şeyda Koç’un zorlamasız, rahat,
samimi bir Türkçesi var; ‘yaşayan/yaşanan/yaşatan’ bir Türkçe ile yazıyor.
‘Sen Tara Saçlarımı’nın en
büyük sürprizi ise İstanbul’u ‘damat’, kendisini‘gelin’ olarak kurguladığı en
şiirsel öyküsü Şeyda Koç’un: ‘Damatların En Güzeli’…
Sait Faik için söylediğimizi
onun için de söyleyebiliriz: O bir İstanbul öykücüsüdür; nerede yaşarsa yaşasın,
nereden yazarsa yazsın, nereyi yazarsa yazsın; o İstanbul merkezli yazmaktadır.
Şeydalı nice öykülere ve
kitaplara efendim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder